30.10.17

İş Görüşmesi Maceraları

Size biraz iş görüşmesi maceralarımdan bahsetmek istiyorum. Girişimciliğe merak sardığım bu aylarda iş görüşmelerine gitmeye devam ettim. Amacım piyasadan uzak kalmamaktı. 

Proje yöneticisi iş ilanına istinaden çağrıldığım yerlerde aslında hep müşteri yöneticisi aradıklarını gördüm. Yıllarca aldığım teknik eğitime yazık olduğunu düşündüğümden bu işten vazgeçmiştim. Hele çalıştığım bir yer vardı, baskı altında yaptığım işi unutuyordum ne yaptığımı bile açıklayamıyordum. Mesela müşteri bir e-posta gönderiyordu "Bizim şirketin üzerinden kuş geçerken, acaba bize haber mi verse?". Siz e-postayı anlamaya çalışıp, konu üzerinde konuşmak için toplantı ayarlamaya çalışırken arkasından patrondan bir e-posta "Bunu hemen yapalım." Konuyu bilmiyorsun, ne istediğini anlamıyorsun, analiz yapmıyorsun, üstüne bir de iş yapılamadığında neden yapılamadığına dair açıklama yapmak zorunda kalıyorsun. 

Neyse konumuz bu değil. Girişimci olmaya çalıştığım dönemde halk arasında kullandığımız tabiri caizse "tok satıcı" olarak iş görüşmelerine devam ediyorum. Bazen parayı beğenmiyorum, bazen onlar beni istemiyor, bazen anlaşamıyoruz. Yine bir gün iş görüşmesine gittim. Yaptığım işin iş analizi olduğundan hobi olarak kod yazmayı sevdiğimden bahsettim. Bana "İşkolik misin?" dediler. Çok şaşırdım. Bana göre durum şöyleydi; ben futbolcuların menajerliğini yapıyordum ve hobi olarak top oynuyordum. İş analizi ve kod yazmanın ayrı birer iş olduğunu mu anlatmalıydım, insanların tembel olmasından dolayı benim işkolik gözükmemi mi açıklamalıydım, iş analizi ile yazılımın ne kadar farklı olduğundan mı bahsetmeliydim bilemedim. Kafamdan bu düşünceler geçerken "tok satıcı" olarak "Evet, size göre işkoliğim." dedim ve bu iş görüşmesini çöpe attım ki görüştüğüm kişi yönetici sıfatına sahipti hem de yazılım alanında...

Bir gün Linkedin'de biri beni ağına eklemişti. Neden iş analizine geçtiğimi sordu. Böyle saçma sorular karşısında mantıklı cevaplar bekleyen insanlara da hayranım bu başka bir konu. Ben de yazılımın kaynak fazlalığından dolayı kopyala, yapıştıra döndüğünü açıklamaya çalışıyordum. Tabi ki yazılım tam olarak böyle bir şey olmadı. Ama yazılım bir dil! Mesela İngilizce eğitimi aldınız ve güzel bir temeliniz var. İngilizce bir cümle kurmanız gerekiyor ama kelimeyi hatırlayamıyorsunuz veya bu cümlede kullanmanız gereken zamanı hatırlamadınız. Translate uygulamalarından birine çevirmek istediğiniz cümleyi yazdığınızda sırasını yanlış versede o kelimeleri gördüğünüzde kurmanız gereken cümlenin yapısı hemen kafanızda oluşur. Çünkü zaten bunun temeli vardı sadece o cümle için temeli harekete geçirmeniz gerekiyordu. Yazılım da benim için böyle bir şey temeli zaten var, almam gerekenleri olması gereken yere koymuşum. Benim için minik bir çeviri yeterli oluyor kafamda tüm boşluklar doluyor. Ve tetris oyununda uzun çubuğu yerine koymuşum gibi her şey oturuyor. Tabi ki yazılımda her şeyi bildiğimi iddia etmiyorum, yazılım çok büyük bir dünya ama yazılımın nasıl yazılması gerektiğini yazmak ve olmasını sağlamak bundan daha zorlayıcıydı. İş analizini zevkli kılan kısım da buydu. 

Yine başka bir iş görüşmesine gittim. Bu arada insan kaynakları departmanında çalışanları genel olarak sevmem. Çünkü dünyayı fethetme ihtimalim genel olarak sözel kafa yapısına sahip olan insanlarla anlaşma ihtimalinden daha fazla. Gideceğim görüşmede Bilgi İşlem Departmanı Müdürü ileymiş, bana bilgi verilmemişti. Süper ötesi geçmişti benim için, daha yeni olduğu için henüz bir dönüş beklemiyorum. Ama BT Müdürü ile konuşmak o kadar zevkliydi ki iş olmasa bile o iki saati ayırıp, iş analizi üzerine konuşmak bana iyi gelmişti. BT Müdürü bana işim konusunda takıntılı olduğumu söyledi ben de "işkolik" durumunu yukarıdaki gibi anlattım. Sonrasında sana klasik bir IK sorusu sormak istiyorum dedi. "Buyrun?" diyerek karşılık verdim. Bana kendimi 10 yıl sonra nerede gördüğümü sordu. Henüz o kadar uzun soluklu plan yapmadığımı söyledim. Peki 5 yıl sonra dedi? 

-Kafamdan daha önce hayalini kurduğumu sizinle paylaşmak istiyorum. Aklımdan direk geçen cevaplar vardı.

Bu cevaplardan ilki; bundan tam 5 yıl sonra çalıştığım firmanın toplantı odasında oturmuş, Mark Zuckerberg ile Türk kahvesi içiyor olacağım. İnsanlığa faydası olacak yazdığım bir projeyi satın almak istediğini söylerken ben O'na bu projenin satılık olmadığını bu sebeple istediği gibi alıp, kullanabileceğini sadece projede adımın geçmesinin yeterli olacağını söyleyeceğimi düşünüyorum. 

İkinci bir 5 yıllık planım ise; 5 yıl sonra bugün bir iş görüşmesinde olacağım ve insan kaynakları departmanı çalışanı bana neden girişimimin başarılı olmadığını ve iş aradığımı soruyor ben ise cevap olarak girişimlerimden birini Larry Page ya da Sergey Brin'e (Google kurucularına) sattığımdan ve iş hayatına geri dönmek istediğimden bahsediyor olacağım.-

Verdiğim cevap ise insanların hayatını kolaylaştırmaya devam etmek istiyorum oldu. Dürüst olalım, neredeyse çalışan herkes ondan önce şirkete giren kişiden işin nasıl yapıldığını öğrenip, sorgulamadan düşünmeden öncekinin yaptığı işi sürdürmeye devam ediyor. Benim yapmak istediğim ise bakın işinizi daha kolay hale getirecek fikirlerim var, böyle yapılırsa işiniz daha verimli olur diyebilmek. İnsanların iş hayatında veya özel hayatında göremediği veya öğretilmeyen kolaylıkları göstermek. Mark Zukenberg veya Google'a bu yüzden para almadan projelerimi sunuyorum. İnsanlara yararlı olacak projeler oluşturduğumu düşünerek, bunların yayılmasını istiyorum. Bence önemli olan kazandığınız para değil, insanlığa bıraktığımızdır.